blank

Demokrasinin güzelliği gelinceye kadar mı?

blank

TEODORA DONİ
Demokrasinin güzelliği gelinceye kadar mı?
 
Suriye'deki isyan, ayaklanma, devrim veya adı her neyse, kan ve gözyaşıyla dolu o süreç başladığından beri soruna bir çözüm bulmak amacıyla art arda o kadar çok uluslararası toplantı yapıldı ki artık takip edemez olduk. Toplantı çok, konuşan çok ama çözüm yok. Yapılan bazı akıl ve sıra dışı açıklamalar, bu toplantıların sorun çözmek için değil başka krizler üretmek için yapıldığı izlenimi veriyor.

Belki abartıyorum belki de mantığım ve yüreğim aynı anda aynı tepkiyi veremiyor. Mantığım, bu toplantılarla bu şekilde doğru bir çözüm üretilemez derken; yüreğim, başka çare yok, umut etmek zorundayız, en kısa zamanda bir çözüm bulunur, diyor.  Ayrıca, elini taşın altına koymak durumunda olanlardan sorunun çözümü için yüreğiyle de mantığıyla da sadece bu toplantılara umut bağlayanların,  başka hiçbir şey yapmayanların vicdanları rahat mı, başlarını yastığa koyduklarında rahatça uyuyabiliyorlar mı, diye de sormak istiyorum. “Benim vicdanım rahat” diyen Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu yanlış hatırlamıyorsam birkaç ey önce Suriye’de yaşananlarla ilgili olarak ”feryatlardan uyuyamıyorum” demişti ki o zamandan beri Suriye herkes için tam anlamıyla cehennem gibi.

Tunus'ta başlayan halk isyanları ilk zamanlarda medyamıza pek yansımamıştı. Gelişmelerden neredeyse diktatör gitmek üzereyken haberdar olmuştu milletimiz ve Tunus'taki diktatörün son dakikaları son dakika haberi olarak yansımıştı haber bültenlerine. O isyanlar doğal olarak Ortadoğu'nun diğer ülkelerine de sıçramıştı ki o ülkelerden biri de Mısır'dı. O dönemde, Mübarek görünürde gitmeyecek gibi iken medyamızda sık sık Romanya ve Çavuşesku'ların ismi zikredilmeye başlanmıştı. Oradan da Libya'ya sıçramıştı isyanlar ve o süreçte de şimdi de pek hoş olmayan haberler geliyor o diyarlardan. Ama Kaddafi katledildikten sonra Ortadoğu'daki diktatörlere verilecek örnekler çoğaldı ve kısa bir süre için de olsa analistler, yazarlar ve diğer insanlar Romanya’yı unuttu.

Sonra Romanya örneği tekrar gündeme geldi. Suriye de ki çıkmazı aşmak için Romanya modeli düşünülüyor denildi ki açıkçası tam olarak bununla ne kastedildiğini anlayamadım.  Bir başka Romanya örneklemesi de Sayın Başbakanın "her kürtaj bir Uludere" açıklamasından sonra yapıldı. Akıllının biri kürtajı yasaklamanın kötü sonuçlarına Romanya'yı örnek gösterdi. Kürtajı yasaklamanın kötü sonuçlarını anlatmak için de yine Romanya'nın ismi zikredilince, bazı insanlar benden de konu hakkında bir yazı beklediler ancak yazmadım. Zaten kimileri fırsat bu fırsat deyip ya giysilerini çıkardı veya gazete sütunlarında bir nevi günah çıkardı.

Şimdi neden Romanya'nın adını bu kadar çok zikrettim. Son bir kaç gündür Romanya 'da olup bitenleri ilgiyle izliyorum. Elbette ki Avrupa Birliği gibi "endişeyle" değil. Çoğu zaman üzülerek kimi zaman gülümseyerek izliyorum ve öyle görünüyor ki en azından bir süre daha dikkatle ve yoğun bir şekilde takip edeceğim Romanya’daki gelişmeleri…

Bu gelişmeleri, Türkiye'deki tüm yazan, konuşan düşünce ve siyaset adamları da takip etmeli diye düşünüyorum.  Türkiye’de son günlerde üzerinde daha çok konuşulan, yazılan “Başkanlık” sisteminin Romanya örneğini anlamak için yalnızca bu nedenle bile takip edilmeli Romanya’daki gelişmeler.

Romanya devriminden bu yana yaklaşık yirmi üç yıl geçti ve her ne kadar bilinmese veya kabul edilmese de devrimden önce Çavuşesku döneminde o şartlarda ağızlarda sakız olan " bağımsızlık"  o zaman daha çok vardı, diyecek kadar şimdiki manzarayı iç karartıcı bulanlar var. Nikolae Çavuşesku belki çoğu insanın dediği gibi diktatör ve deli bir liderdi ama en azından bağımsız bir siyaset izliyordu diğer ülkelerden farklı olarak, diyenler var.

Romanya'da iki gün önce, geçtiğimiz Cuma günü parlamentoda bir oylama vardı.  Romanya'nın Devlet Başkanı Traian Basesku sekiz yıldır o görevde ve daha önce yine parlamento tarafından görevden alınmış ve referandum sonucunda görevine geri dönmüştü. Cuma günü yapılan oylamada ikinci kez böyle bir karar alındı. Yasa gereği 30 gün içinde yapılması gereken referandum bu ay 29 Temmuz'da yapılacak. Deniliyor ki bu kez Traian Basesku’nun referandumu kazanması çok zor çünkü hem süre çok kısa hem bir önceki referandum zamanında yapılanlardan çok farklı suçlamalar var, sorunlar da çok daha ciddi ve ayrıca yıllardır görevde olmasından dolayı ister istemez yıpratılmış bir devlet adamı.

Bu dönemde öyle şaşırtıcı yorumlar ve söylemler okudum ki Romanya medyasında, kimi yorumlar Irak’ın Başbakanı Maliki için söylenenlere ve Türkiye’de Sayın Başbakan için yapılan bazı uç noktalardaki yorumlara oldukça çok benziyor. Romanya Devlet Başkanı Traian Basesku’nun 1989 devrimiyle elde edilen temel hak ve özgürlükleri halkın elinden almaya çalıştığı yorumları da yapılıyor. Bu da bana Mısır’daki gündemi, Mısır’da Askeri Konsey için yapılan yorumları hatırlattı.

Avrupa'nın genellinde olan sorunlar Romanya'da da mevcut. Ekonomik krizden dolayı çok sert tedbirler alınıyor. Diktatörlerin nasıl devrildiğine örnek gösterilen Romanya devrimi sonrasında Çavuşesku’dan kurtulan ülke şimdi vahşi kapitalizmin kıskacında ve halk diyor ki: Oysa sen ne kadar güzeldin Çavuşesku dönemindeki hayallerimizde ey demokrasi.

Şimdi gel de sorma, demokrasinin güzelliği hep böyle resmen gelinceye kadar mı, diye. Ve birilerinin demokrasi getireceğiz diyerek Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmesi niye?
 
9 Temmuz 2012 Pazartesi / Yeni Şafak
 
Share

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir