blank

“Apokrifal” ve gerçeğin peşindeki “Vatandaş”

TEODORA DONİ  “Apokrifal” ve gerçeğin peşindeki “Vatandaş” 

TEODORA DONİ 
“Apokrifal” ve gerçeğin peşindeki “Vatandaş” 
 

Sürüp giden Ergenekon davası, ortaya çıkan yeni darbe planları, ıslak imza, kafes derken, giderek yoğunlaşan gündemin ağırlığından bir süre de olsa kurtulmak için gazeteleri bırakıp birkaç gün sadece kitap okumaya karar vermiştim.

Araştırmacı yazar Aydoğan Vatandaş’ın “Apokrifal” isimli kitabını okudum. Ne var ki gündemden kaçayım derken kendimi gündemin tam ortasında buldum, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi. Aslında kitap, özgün ”Barnabas İncili” nüshaları hakkında cesaretle sürdürülmüş ciddi bir araştırma. İsmindeki son heceye bakıp da bir çeşit fal sanılmasın “Apokrifal”.

“Tahrif edilmeyen dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’le de hiçbir ayeti çelişmeyen tek İncil olduğu” iddia edilen Barnabas İncilinin özgün nüshalarını uzun zamandan beri ben de çok merak ediyordum. Merakımı giderecek bilgilerin en azından bir bölümünü Apokrifal’de bulacağımı umuyordum ve buldum. Ancak aynı zamanda Ergenekon Örgütünün sınır tanımadığını da bu kitapla bir kez daha fark ettim. Ergenekon Örgütünün, kayıp “Barnabas İncili” nüshalarıyla çok önemli bağlantısı var gibi.  Ancak ben bu bağlantının ayrıntılarına değinerek asıl konudan uzaklaşmak istemiyorum. Asıl önemli olan, özgün “Barnabas İncili” nüshalarının içeriği ve bunların neden tam olarak ortaya çıkarılamadığı veya çıkarılmadığı.

Barnabas İnciliyle ilgilenmemin birçok sebebi var. Müslüman olmadan önce Ortodoks bir Hıristiyan’dım. Türkiye’de, bildiğim kadarıyla tıpkı benim gibi daha önce Ortodoks mezhebine bağlı ve şimdi artık Müslüman olan birçok yabancı yaşıyor.  Bunların ailesi hala Ortodoks Hıristiyan ve bu yüzden Aziz Barnabas ve “Barnabas İncili” hakkında ne kadar çok bilgi edinirlerse ve bu bilgileri ailelerine, çevrelerinde bulunan Hıristiyanlara ne kadar çok aktarırlarsa o kadar iyi olur, diye düşünüyorum.

Bilmeyenler için açıklamakta yarar var. Aziz Barnabas, Kıbrıslı bir ailenin çocuğu, asıl ismi Joseph ama Hz. İsa’nın On iki Havarisinden biri olduktan sonra adı Aziz (St) Barnabas olmuş. Tam da burada bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. İddialara göre, M.S. 478 yılında Aziz Barnabas, Kıbrıs Piskoposu Anthemios’un rüyasına girmiş ve ona kendi mezarının yerini bildirmiş. Bu Piskopos, Aziz Barnabas’ın ceset kalıntılarını, göğsünde bulunan İncil ile beraber Bizans İmparatoruna hediye etmiş. Bunun üzerine İmparator Kıbrıs Kilisesine bağımsızlığını vermiş ve bazı imtiyazlar tanımış.  Bu bakımdan Aziz Barnabas’ın Ortodoks Kilisesi için ayrı bir önemi var.

Bu arada belirtmeliyim ki “Apokrifal”,  metinde zorunlu olarak yer alan bazı yabancı isimler ve terimleri saymazsak, çok yalın bir dille yazılmış. Onun için sonradan Türkçeyi öğrenmiş olanlar kitabı anlamayacakları endişesine asla kapılmasınlar.

M.S. 325’de İznik Konsülü toplanmış ve kilisenin resmi İncilleri olarak Matta, Markos, Luca ve Yuhanna İncilleri seçilmiş. Kalan diğer İnciller, Barnabas İncili dâhil yasak listesine alınmış ki kitabın “Apokrifal” ismi de buradan mülhem, yani “halktan gizlenmiş” anlamında. Kilise yasaklamış lakin otantik nüsha mı yoksa başka bir kopyası mı tam olarak bilinmese bile Barnabas İncilinin bazı tercümeleri var.  Şüphesiz kilisenin yasak listesine alması da Barnabas İncilinin varlığına ayrı bir kanıt…

Konuyu bilmeyenler için küçük bir bilgilendirme daha yapayım. 1981 yılında Hakkâri’nin Uludere köyü yakınlarında bir mağarada köylüler tarafından Aramice yazılmış papirüsler bulunmuş. Papirüsler birçok insana gösterilmiş ve o papirüslerde yazılanları kimse anlamamış. En sonunda Aramice uzmanı Prof. Hamza Hocagil’e götürülmüş (Aslında ismi Hamza Bektaş ama bu İnciller yüzünden soyadını değiştirmek zorunda kalmış). Hamza Hocagil bu papirüslerin Arami dilinde, Süryani alfabesiyle yazılı ve Barnabas İncili olduğunu tespit etmiş ve bir kısmını tercüme etmiş. Papirüslerde:  “Âlemlerin Rabbi Allah tarafından Mesih’e vahyedileni ondan duyduğum gibi 48 yıl sonra, aynen duyduğum gibi, DEMİR NÜSHA olarak yazıyorum. Ben Kıbrıslı Barnabas’ım”. Yine “Ben Kıbrıslı Barnabas… Tespihe layık âlemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum” gibi paragraflardan anlaşılıyor ki aslında Aziz Barnabas tam dört kez İncili yazmış, dört ayrı nüsha. Dördüncü nüsha Hakkâri’de bir mağara da bulunmuş. Peki, diğer üç nüsha nerede…

Aramice uzmanı Hamza Hocagil’in anlattığına göre Hakkâri de bulunan İncil’de diğerlerinin de yerleri yazılmış. “Biri Davut Aleyhiselam’ın sarayında, Golantepelerinin batısında, Aramice dilinde ve İbrani alfabesiyle. Bir diğer İncil, Suudi Arabistan’ın kuzeyinde, Tur mağarasında bulundu, Arami dilinde, Rumi alfabesiyle yazılmış. Bir tane daha var ama o henüz bulunmamış, Süleymaniye- Zaho taraflarında bir yerde olduğunu söylüyor.”

Ancak Hıristiyan din adamları belki de saltanatlarının sarsılacağı korku ve endişesiyle Barnabas incilinden asla yararlanmayı düşünmüyorlar ve hiçbir nüshanın da ortaya çıkmasını istemiyorlar. Apokrifal’de öyle bir paragraf var ki akıllara durgunluk veriyor, özet olarak “ İsa da gelse biz sistemimizi değiştirmeyiz, denilmiş Vatikan’da.”

Prof. Hamza Hocagil’ın anlattığına göre Hakkâri’de bir mağarada bulunan Barnabas İncili şu anda Türkiye’de, Özel Harp Dairesi’nde,  bir diğer nüsha Yunanistan’da. Bu doğruysa, Barnabas İncilinin bir nüshası Türkiye’nin elinde bulunuyorsa, bunun Türkiye için hangi açılardan ve ne kadar büyük bir imkân olduğu üzerinde bütün ilgililerin hassasiyetle düşünmesi gerekmez mi?

Bütün risklerine rağmen Türkiye’nin Barnabas İncilini günümüze aktarabilmesi, Hristiyan ve İslam Dünyasını tahrif edilmemiş gerçek İncil’le tanıştırma cesaretini gösterebilmesi, tüm dünyanın aydınlık geleceği için büyük bir katkı, önemli bir kazanç olmaz mı? Bu, Vatikan’ın ayağının altındaki halıyı çekmek anlamına gelse de…

7 Aralık 2009 Pazartesi / Yeni Şafak

“Apokrifal” ve gerçeğin peşindeki “Vatandaş”

Share

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir