Bu açıklamayı önce internette birkaç sitede haber olarak okudum ve gözlerime inanamadım. Sonra Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın resmi web sitesinde görünce emin oldum. Açıklamayı tekrar tekrar okudum. Okudukça şaşkınlığım da öfkem de azalacağına arttı. Bir önceki cümleyi yalanlayan sonraki cümleler, çelişkili, yanlış ya da eksik bilgiler. Öyle ki vahim Türkçe yanlışları onların yanında çok önemsiz kalıyor. Savcılarımızın Türkçe yanlışlarını hadi neyse edebiyatçı olmamalarına sayalım. Peki, bariz çelişkileri, yanlışları, çarpıtmaları neye sayalım, hukukçu olmalarına mı? Açıklamada bir yandan “mağdure Ç.K’nın zekâ düzeyinin yeterince gelişmemiş olduğu”, diğer yandan mağdurenin ”rızaya dayalı ilişkiler yaşadığı” bir de “bunlardan birinin (halk arasında anlaşıldığı şekilde) tecavüz niteliğinde gerçekleştiği” söyleniyor. “(halk arasında anlaşıldığı şekilde) tecavüz” ne demek? Yani tecavüz fiilinden halk başka bir şey hukukçular başka bir şey mi anlıyor ki öyle bir parantez açılmış.
Ayrıca zekâ düzeyinin yeterince gelişmemiş olduğu kabul edilen hem de henüz 14–15 yaşlarında bir çocuğun rızaya dayalı ilişkiler yaşadığı nasıl söylenebilir. Ki bu ilişkilerin ne tür ilişkiler olduğu da belirtilmemiş, yoksa bunun için de (halk arasında anlaşıldığı şekilde) diye mi düşünülmüştür. Peki bunun halk arasında anlaşıldığı ne malum ki öğrenci öğretmen ilişkisi var, arkadaşlık ilişkisi var, ticari ilişki var, var da var. Şimdi bana; yapmayın, burada kast edilenin aslında ne ilişkisi olduğu gayet anlaşılır diyenleriniz olabilir ama ben ısrar ediyorum açıkça belirtilsin efendim, sonuçta bu bir edebiyat metni değil ki gizli öznesi ya da iması olabilir diyelim, bu bir basın açıklaması, a-çık-la-ma…
Bir de “zekâ düzeyinin yeterince gelişmemiş olduğu” nasıl bu kadar hızlı ve öncelikle tespit edildi ve neden. Neyin önü alınmaya çalışılıyor. Hem mağdure yetişkin biri bile olsa ciddi travma geçirir ve bunu atlatması uzun zaman alır kaldı ki bu olayda mağdure daha çocuk. Açıklamanın sonunda “mağdurenin bu aşamada koruma altına alındığı” söyleniyorsa da metnin diğer bütün ayrıntıları mağdureden çok sanıkların koruma altına alınmaya çalışıldığı izlenimi uyandırıyor. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla yapıldığı söylenen ancak daha çok kafaların karışmasına neden olabilecek böyle bir açıklamayla nasıl konuya açıklık getirilebilir kamuoyu nasıl doğru olarak bilgilendirilebilir. Şimdi biraz vicdan, biraz insaf sahibi, adalet duygusunu tümüyle yitirmemiş herkesin bu açıklamaya bakıp, biz bu filmi daha önce de görmüştük, diyeceğini düşünüyorum.
Evet, biz bu filmi daha önce de tekrar tekrar görmüştük. N.Ç.’ye tecavüz olayını hatırlayalım. O davada kamuoyu vicdanını ne denli yaraladığı çokça konuşulan ve tartışılan, yerel mahkemenin verdiği, Yargıtay’ın onadığı kararı hatırlayalım. Hatırlayalım demekle yetiniyorum ki N.Ç.’ye tecavüz olayı hakkında daha önce birkaç kez yazdım. Pozantı Cezaevi’ndeki çocuklara tecavüz olayını hatırlayalım. İki hafta önceki “En çok çocuklar yaralanıyor…” başlıklı yazımda “Şimdiye kadar çocuklar için çok yazıldı ve öyle görünüyor ki bundan sonra da daha çok yazılacak gibi” demiştim.
Evet, mağdur yine bir çocuk, yine tecavüz, yine cinsel istismar olayı… İlköğretim öğrencisi Ç.K’ya tecavüz ve cinsel istismar suçunun sanıkları da elbette yargılanacak ve haklarında bir karar verilecek. Peki, adalet yerini bulacak mı? Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın basın açıklamasındaki bakış açısı yargılamaya hâkim olacaksa daha önceki benzer davalarda verilen kararlara benzer bir karar verilmesi sürpriz olmayacak ve muhtemelen Adalet Bakanlığı’ndan da yine bir ses çıkmayacak. Yine çocukların çığlığını kimseler duymayacak, yine çocukları kimseler anlamayacak.
Ve ben o kız çocuğunu düşündükçe bu yazıyı yazmaya başladığımdan beri yaptığım gibi kendi kendime tekrar etmeye devam edeceğim Üstad Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirindeki şu iki dizesini:“Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım, / Siz beni ne anlarsınız siz!”
26 Mart 2012 Pazartesi / Yeni Şafak