TEODORA DONİ Yalnızca Hakikatin Peşinde 
TEODORA DONİ
Çözüme bak, “oy da yok”(muş), oy oy oy
Siyasi partiler belirledikleri milletvekili adaylarını bugün mesai bitimine kadar Yüksek Seçim Kuruluna bildirmiş olacaklar ve böylece bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni resmini şimdiden büyük ölçüde görmüş olacağız. Milletvekili aday adaylarının büyük bir bölümü Ak Parti’de, aday sayısının 10 katından fazla aday adayı var. Yani yaklaşık her 10 kişiden 9’u elenecek. Tanıdıklarımın birçoğu aday adayı ve ben şimdiye kadar yazılarımda bir iki kişi hariç isim hiç zikretmedim. Kendim için de, eşim için de hiçbir zaman milletvekili aday adaylığı hayali veya hevesi söz konusu olmadı ama bu yola baş koyanların, taşın altına elini sokmaya cesaret edenlerin bu çabaları, en başta kendileri sonra da milletimiz için hayırlara vesile olsun diyerek dualarımı hiç eksik etmedim.
Evet, bugün aday listeleri büyük ölçüde kesinleşecek ve listelerde ismini göremeyen binlerce aday adayı da tabii ki üzülecek. Ki her şeye rağmen listelerde yer almasını istediğim, adaylığının kesinleşmesini dilediğim, birer değer olarak bildiğim, tanıdığım çok sayıda isim var. Her şeye rağmen diyorum zira bu Siyasi Partiler Kanunu değişmedikçe meclise giren en donanımlı insanın bile Türkiye siyasetine katkı sunma ihtimali % 0’a yakın olur. Bu elbette ki benim kişisel görüşüm ve bu yüzden kendim için de eşim için de milletvekilliği hayali hiç kurmadım. Bütün olumsuzluklara rağmen adaylığı kesinleşirse ve ardından milletvekili seçilirse elinden gelenin en iyisini yapacağından hiç kuşkumun olmadığı birçok isim var. Ama ben yine de bencilik yapıp derim ki özelikle edebiyat ve düşünce alanında başarılı çalışmaları olan, entelektüel ve yazar yanlarıyla tanıdıklarımızın şimdiye kadar meclis dışında yaptıklarını aynı şekilde devam ettirmeleri mecliste olmalarından çok daha önemli.
Geniş ufuklu araştırmalarıyla, büyük proje çalışmalarıyla bir Harun Özdemir (İzmir Milletvekili Aday Adayı), kavgamızdan, sevdamızdan enfes öyküleriyle, gündem oluşturan cesur yazılarıyla bir Ahmet Şükrü Kılıç (Konya Milletvekili Aday Adayı), geçmişle geleceği buluşturan, gençlik, tarih, memleket ve yürek dolu yazılarıyla bir Mehmet Yaşar Duru (Şanlıurfa Milletvekili Aday Adayı) gibi isimlerin siyasetin ayak oyunlarıyla uğraşmak zorunda kalmasına benim gönlüm razı değil açıkçası.. Ancak kendileri için, millet için, ülke için hayırlara vesile olacaksa ve kısmette varsa seçilirler inşallah…
Ne yazık ki aynı dileği başörtülü kadın aday adayları için aynı şekilde tekrar etmek “seçilirler inşallah…” demek o kadar kolay değil. Bugün listelerin kesinleşmek üzere olduğu şu son saatlerde de olsa başörtülü kadın milletvekili aday adaylarının, aday listelerinde yar alması için başta Ak Parti olmak üzere tüm siyasi partiler son anda belki bir adım atabilir çünkü hala buna imkân var umuduyla bu konuda yeniden ve son kez bir hatırlatma yapmak istiyorum.. Biliyorum bu satırları okuyan çoğu insan yine çok kızacak bana. Daha önce “Hiçbir siyasi parti başörtülü kadın aday istemiyor, neden?” başlıklı yazıma kızanlar gibi. Eleştiren demiyorum, kızanlar diyorum çünkü eleştiri olarak kabul edebileceğim çok az tepki geldi. Kızanlar daha çok “milletin aklına karpuz kabuğu düşürmüşsünüz şimdi de bu tartışmaları uzaktan izliyorsunuz” diyorlar. Aslında bir bakıma doğru diyorlar. Evet, “Hiçbir siyasi parti başörtülü kadın aday istemiyor, neden?” başlıklı yazıyı yazdıktan sonra konu hakkındaki tartışmaları uzaktan şaşkınlıkla izliyorum.
Bu süreçte “Başörtülü aday yoksa oy da yok“ kampanyası öne çıkmaya başladı ki bana göre ifrat-tefrit durumunun yeni bir örneği bu. Partilerden başörtülü aday göstermelerini istemek başka, bu olmazsa oy vermemekle tehdit etmek başka. Çözüme bak, “oy da yok”(muş), oy oy oy. Başörtülü kadın aday konusunda ilk yazanlardan biri olduğum doğru ve fikrim değişmedi, hala bütün partilerin konuyu büyük bir ciddiyet ve hassasiyetle değerlendirmeleri gerekir diye düşünüyorum ve ukalalık yapıp tüm siyasi partilere tavsiye de ediyorum, başörtülü kadın milletvekili adaylarına listelerinde yer vermelerini.
“Başörtülü aday yoksa oy da yok” kampanyasında öne çıkan isimlerin aşağı yukarı kimler olduğunu artık biliyoruz. İçlerinde ulusal basında köşe yazarlığı yapan çok değerli ve tanıdık isimler var. Buna rağmen kampanyanın ‘slogan’ının “oy da yok” kısmının çok sorunlu bir yaklaşım ve her açıdan ciddi bir sorumsuzluk olduğunu düşünüyorum. İnsanları oy vermemeleri için teşvik etmenin kime ne yararı olacak? Oy vermeyen bir insanın can sıkıntısından bile olsa ‘ne olacak bu memleketin hali’ diye başlayan geyik muhabbetleriyle partilere atıp tutmaya hiç hakkı olmaz artık. Şimdi oy vermemeye çağırarak milleti pek sevdiği geyik muhabbetinden de mahrum etmeye ne hakkımız var. Kampanyada aktif rol alan ve her zeminde “oy da yok” diyen yazarlarımıza ne demeli? Bırakın 12 Haziran’ı yarından itibaren ne yazacaklar köşelerinde siyasiler için doğrusu merak ediyorum. Oy vermeyin çağrısı yaptıklarını unutup demokrasi ve siyaseti yorumlamaya devam mı edecekler. “Başörtülü aday yoksa oy da yok” demek yerine daha önce de yazdığım “Hiçbir siyasi parti başörtülü kadın aday istemiyor, neden?” sorusunun cevabını ya da cevaplarını bulmaya çalışmak daha doğru olmaz mı?
Bu süreçte oy vermeme çağrısı kadar acıklı bir durum daha ortaya çıktı. Birileri kendilerine demokrat süsü vererek, başörtülü aday konusuna destek veriyor gibi görünerek birilerinin kullandığı tabirle ‘bizim muhafazakâr erkekleri’ eleştirmek için değil adeta dövmek için yarışıyorlar. Elbette ki ‘bizim muhafazakâr erkeklerin’ başörtülü aday konusunda takındıkları tavrı eleştirelim, tartışmanın seviyesini düşürdükleri için, partizanca davrandıkları için ve daha birçok sebepten. Lakin ben yine ukalalık yapıp derim ki eğer “bizim muhafazakâr erkekleri” eleştirmek gerekiyorsa ki gerekiyor bunu biz yaparız çünkü sonuçta eleştirince ‘bizim’ dediğimize göre bu bizi ilgilendiriyor. Öyle iken ‘bizim’ dediklerimizi durmadan başkalarına şikâyet etmek niye?
11 Nisan 2011 Pazartesi / Yeni Şafak
Çözüme bak Çözüme bak Çözüme bak