blank

Dava delisi adamlar

TEODORA DONİ Dava delisi adamlar

TEODORA DONİ
Dava delisi adamlar
 

Ömrünü inandığı davaya adamış bir siyasetçinin, daha doğrusu bir dava delisinin yıllar önce cezaevinden eşine yazdığı mektubun bir bölümünü okuduğumda, bir kadın olarak ister istemez hem çok duygulandım hem de çok üzüldüm. Hayat müşterek, lakin “dava delisi” bir adamın eşi olmanın zorluklarını da tahmin edebilirsiniz. Siyasetçimiz mektubunda eşine üzülmemesini, “hervele” yapmasını söylüyordu ve hervelenin ne olduğunu da şöyle açıklıyordu: ”Kâbe tavaf edilirken Peygamberimizin emri gereğince 'hervele' yapılır, yani canlı ve çalımlı yürünür.“

Elbette sadece siyasetçilerden çıkmıyor dava delileri ve sadece siyasetçiler girmiyor cezaevine.  Yazar, çizer kısacası düşünen ve düşündüklerini ifade etmeye çalışan, ömrünü bir davaya adamış dava delisi herkes için, her zaman böyle bir ihtimal var. Hatta geçmişte hapisle cezalandırılanlar dışında idam edilenler bile olmuş. Günümüzde ise en hafifinden mahkeme kapılarında yıllarını harcıyorlar, tazminat davalarıyla boğuşuyorlar.

Siyasetçimizin mektubunu okurken bunları düşündüm ve ardından ister istemez yazdıkları yüzünden böyle tazminat davalarıyla boğuşup duran, tam bir dava delisi, yazar Ahmet Şükrü Kılıç geldi aklıma.

Evli ve aynı zamanda baba olan bu genç adam, yıllardır birer haber portalı olarak kurduğu web sitelerinde, birkaç arkadaşıyla birlikte, bütün imkânları ve şartları zorlayarak kendince büyük bir mücadele veriyor. Neye karşı derseniz, en çok da Müslümanların duygularını istismar ederek Müslümanları sömüren, Müslümanlar üzerinde oyun üstüne oyun kuran zalimlere karşı…

Oyun dedim de aklıma geldi, Ahmet Şükrü Kılıç’ın yıllar önce yazdığı öykülerden oluşan Oyunbozan adlı yayınlanmış bir de kitabı var.

İlk olarak “siyasetmerkezi” adlı web sitesini kuran Kılıç, bu sitenin mahkeme karıyla kapatılmasının ardından “siyasetinsesi” adlı yeni bir web sitesi, bir haber portalı kurdu. Bu site de aynı şekilde mahkeme kararıyla kapatıldı. Bu defa “siyasetedevam” adlı web sitesi kuruldu ve daha sonra bu site  “Aktif Kulis” adını aldı.

Ahmet Şükrü Kılıç ve arkadaşları halen “Aktif Kulis” web sitesinde, beğeniyle izlediğim bu haber portalında mücadeleye devam ediyorlar.

Çok değerli yazarları var. Başta Ahmet Şükrü Kılıç olmak üzere birçoğumuzun Gerçek Hayat dergisinden tanıdığı aynı zamanda şair olan Suavi Kemal Yazgıç, gazetemiz Yeni Şafak’ta geçmişte Dilburcu adlı köşesindeki güzel yazılarıyla hatırlayacağınız İbrahim Kardeş(İbrahim Demirci),  yine kendine özgü yazılarıyla aynı zamanda şair olan Vural Kaya ve daha birçok değerli isim…

Dediğim gibi “dava delisi” bir adamın eşi olmanın zorlukları kadar onunla çalışmanın, onu anlamanın da gerçekten zor olduğunu düşünüyorum.  Bu yüzden, dava delisi adamların arkadaşları da mutlaka bir parça deli oluyor galiba. Başka türlü birbirlerine nasıl katlanırlar ki. Delilikten kastımın ne olduğunu herkesin bildiğini düşünüyorum ve bu nedenle ayrıca bir açıklamaya gerek duymuyorum. Tımarhane delilerinden söz etmiyoruz herhalde. Ta baştan dedim, dava delisi adamlar diye. Dava delisi, dava divanesi… Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Sakarya Türküsü” şiirinde de dediği gibi:

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Kastım böyle bir divanelik, böyle bir delilik yani.

Tabii Aktif Kulis’te de böyle bir durum var, dava delisi adamın yanında yine dava delisi adamlar. Böyle olunca da bazen trajik-komik olaylar ve yazılar çıkıyor ortaya. Az zaman önce Vural Kaya zehir zemberek bir yazı yazmış :“Aktif Kulis’e Zehir Zemberek Açık Mektup”. Aslında birçok bakımdan epey düşündürücü olan bu yazının beni çokça güldüren tarafı ise yazının yine Aktif Kulis’te yayınlanmış olması. Vural Kaya yazının bir bölümünde şöyle diyor:

“Zulme uğrayanın kendi derdini ifade edememesi, haklı olduğu konuda hakkını haykıramaması durumu zuhur edince “deli var deliye söyletelim” kabilinden kendi diyemediğini, diyemeyeceğini siteye, yani deliye veyahut da delilere söyletmesi ne kadar ahlaki? Müsait zamanda bu millet nerde acaba? O kadar minder mücahidi var şu memlekette, her hafta sohbetteler, dersteler, evrattalar; hiç mi kul hakkı bilinci-inancı yerleşmemiştir içlerine? …

…Mudi tamahkâr, yönetici hesapkâr, fetvacı taraftar, imasıyla desteğiyle halk zaten tamamkâr… Eee, deliye ne bundan?”

Evet, gerçekten doğru ve Aktif Kulis’in dava divanelerine yazık…  En başta da Ahmet Şükrü Kılıç’a yazık…

Biliyorsunuz yine başsavcının canı sıkılmış, yine Ak Parti’ye bir kapatma davası açmak için bazı bahaneler arıyormuş. Konuyla ilgili haberi okuduğumda yine Ahmet Şükrü Kılıç’ı andım çünkü son kapatma davasının iddianamesinde siyasetten yasaklanması istenen kişiler arasında kendisi de vardı. İşin ilginç tarafıysa Ahmet Şükrü Kılıç, Ak Parti’ye üye bile değildi ve buna rağmen o kapatma davasının iddianamesinde siyasetten yasaklanması istenenler arasında yer almıştı. Peki, nasıl olabilmişti bu.

Yazımın başında da demiştim,  bir davanın delisi ya da divanesi olanın başına herşey gelebilir ve onlar hiçbir zaman umursamazlar bunları. Aksine hervele yaparlar ve eşine dostuna da hervele yapmayı önerirler.

Bu günlerde, bu Hac mevsiminde hervele yaparak Kâbe’yi tavaf eden bütün Müslümanların Hac ibadetlerini Allah kabul etsin ve bütün kardeşlerimizin Kurban Bayramı mübarek olsun derken bu vesileyle hak yoluna kurban olmuş dava delisi, dava divanesi tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.

23 Kasım 2009 Pazartesi / Yeni Şafak
Share

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir