blank

En çok çocuklar yaralanıyor…

TEODORA DONİ En çok çocuklar yaralanıyor…

TEODORA DONİ
En çok çocuklar yaralanıyor…
 
Pozantı cezaevinde tutuklu ya da hükümlü çocuklara falakadan tecavüze kadar yapılan onca ağır işkenceyle bir kez daha herkes gördü ki dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ne yazık ki en çok çocuklar mağdur, en çok çocuklar mazlum.
 
Şimdiye kadar çocuklar için çok yazıldı ve öyle görünüyor ki bundan sonra da daha çok yazılacak gibi. Zira Pozantı cezaevinde çocuklara yaşatılanlar ilk olmadığı gibi son da olmayacak. İnsanoğlu var oldukça zulüm de bitmeyecek ama belki de herkes elinden geleni yaparsa bir şeyler değişebilir.
 
Benim elimden şimdilik gelen sadece yazmak, mazlumların sesini bu şekilde duyurmak ki daha önce yazdıklarımı düşündükçe fark ediyorum ki bunu bile tam becerememişim. Mazlum ve mağdur çocukların sesi olabilmek için yeterince çaba harcamamışım.
 
Evet, günlerdir kendi kendime konuşuyorum ve açıkçası işin içinden çıkamıyorum. Çünkü TMK mağduru çocuklar için yasa değişikliği isteyen “Çocuklar İçin Adalet” kampanyasının yürütüldüğü o günlerde yazdıklarımla her şeyi anlatmamıştım, özellikle o çocukların o süreçte yaşadıklarını… "Çocukların cezaevinde ve cezaevinden çıktıktan sonra neler yaşadıklarını bir bilseniz… " demiştim sadece.
 
Evet, bu kadar yazmıştım oysa bugünlerde de konuşulan, gündemde olan TMK mağduru o çocuklara yaşatılanları ailelerinin anlattığı kadarıyla biliyordum.
 
İki yıl önceydi sanırım,“Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları” grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gitmiş, sorunun yasal düzenlemeyle köklü bir çözümü için siyasi partilerin temsilcileriyle görüşmüştük. Orada, Türkiye’nin birçok ilinden gelen o çocukların ailelerini büyük bir şaşkınlıkla dinlemiş, o çocuklara nasıl o kadar büyük eziyetler edilebildiğini anlamakta epey zorlanmıştım.
 
O gün o çocukların aileleri; anneleri, babaları, ağabeyleri, ablaları çok kötü şeyler anlatmıştı ve hiç biri ne kim olduğumu biliyordu ne bir gazetede yazdığımı,  ne de yabancı olduğumu.  Sanırım hala bilmiyorlar. Destek olmak için gelen herhangi biri sandılar. Belki de bir Sivil Toplum Kuruluşundan geldiğimi sandılar. Bunu şu nedenle özellikle söylüyorum, yani o aileler anlattıklarında samimiydiler, yalan söylemiyorlardı.
 
Tecavüz veya cinsel istismar gibi olayları o gün o insanlardan duymadıysam da, dinlediklerimi dinleyen vicdan sahibi hiç kimse o çocuklara yapılanların hiç birinin tecavüz veya cinsel istismardan daha hafif olduğunu söyleyemez.
 
Öyle ki o aileler çocuklarına yapılanları anlattıklarında kimi zaman öfke patlamaları yaşıyorlardı kimi zaman kelimeler boğazlarında düğümleniyordu. Kendimi bir an önce o çocukların oradan çıkmasına endekslemiştim ve onları bir kez daha rencide etmekten endişe ettiğim için bu konuları yani iddia edilenleri yazmamıştım.
 
Adalet duygusunu yitirmiş, insanlık onurunu hiçe sayan öyle büyük bir çürüme söz konusu ki bu sadece Pozantı cezaevindeki çocuklara veya TMK mağduru çocuklara yapılanlarla sınırlı değil.
 
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Çok kısa bir süre önce N.Ç. ‘ye tecavüz davasında kimlerin ne şekilde yargılandığını(!), bir çocuk için ne tarz raporlar verildiğini, nasıl bir karar alındığını ve nihayet o devlet memurlarının nasıl aklandığını hepimiz biliyoruz.
 
Daha vahimini anlatayım. Yıllar önce baklava çaldıkları için büyük hapis cezaları alan o çocukları birçoğunuz bilir. Birkaç gün önce televizyonda onları izliyordum. Nasıl işkence gördüklerini anlatıyorlardı ve o programın hemen ardından başlayan tartışma programında Pozantı Cezaevinde olanlar konuşuluyordu ki canlı yayın konuklarından bir eski emniyet müdürü “ bunlar baklava çalan çocuklar değil, onlarla karıştırmayın. Bunlar polise taş atan, terör örgütünün kullandığı çocuklar, dolayısıyla işkence iddialarına da inanılmaması gerekir” gibi cümleler sarf edince açıkçası ben irkildim. Sanki baklava çalan çocuklar hiç işkence görmemiş gibi. Oysa aynı televizyon kanalında o programdan daha birkaç dakika önce baklava çalan çocuklardan kendilerine neler yaşatıldığını dinlemiştim.
 
Şimdi söyledikleriyle kime itibar etmeli. Eski emniyet müdürüne mi, baklava çalan çocuklara mı, TMK mağduru çocukların ailelerine mi, Malatya’da Sosyal Hizmetlerin Esirgeme Kurumu Yurtlarında işkenceye maruz kalan çocuklara mı? Dahası, bir öğrenci velisi olarak tehditkâr ve sınır tanımaz tavırlarına bizzat tanık olduğum eğitim kurumu yetiklilerine mi?
 
Gerçekten suçlu olanlara bile hiçbir şekilde işkence edilmemesi gerekirken, Soysal Hizmetlerin Esirgeme Kurumu Yurtlarındaki, devlet korumasındaki hiçbir suçu olmayan çocukların bile işkenceye maruz kalması, devlet ve millet adına görev yapanların insanlıktan hiç nasibini almamış olmasından başka neyle açıklanabilir ki. Olanlardan sonra bu görevlilerin sadece yerlerinin değiştirildiğine bakılırsa bu trajedinin sürüp gideceğini söylemek için de kâhin olmaya gerek yok sanırım.
 
Ne yazık ki çocukları koruma, gözetme ve eğitmekle görevli olanlar asıl kendileri gözetilmeye eğitilmeye muhtaç ki bu trajedi hep tekrarlanıyor. Olan hep çocuklara oluyor. En çok çocuklar yaralanıyor. Bütün değerlerini hızla yitiren, hızla çürüyen bir toplum, bu yüzden travma geçiren çocuklarıyla nasıl güzel bir gelecek hayal edebilir ki.
 
12 Mart 2012 Pazartesi / Yeni Şafak

En çok çocuklar yaralanıyor… En çok çocuklar yaralanıyor… En çok çocuklar yaralanıyor…

Share

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir