blank

Türkiye, üniversiteler değiştikçe değişecek

TEODORA DONİ  Türkiye üniversiteler değiştikçe değişecek

TEODORA DONİ 
Türkiye, üniversiteler değiştikçe değişecek
 

Bana gelen bazı e-mailleri okurken; neler oluyor, bu e-maillerde yazılanların benimle, benim yazdıklarımla ne alakası var, diyorum. Son bir iki ayda sık sık böyle tuhaf e-mailler almaya başladım. Elbette okuyucular okudukları yazılardaki görüşlerin tamamına katılmayabilir, eleştirebilir, yazarına da fikrini iletebilir ama niçin yazıyı yazan kişiye değil de bana geliyor bu e-mailler, bu tepkiler bir türlü anlayamıyorum.

Ancak o tuhaf e-maillerden biri gazetemiz Yeni Şafak’ta yayınlanan bir yazıya ilişkindi ve bu yüzden benimle hiç alakası yok diyemeyeceğim. Söz konusu yazı geçen ay gerçekleştirilen “Gaziantep Üniversitesi Bahar Şenlikleri“ hakkındaydı. Şenliklere katılanlar arasında çok sayıda şair, yazar, sanatçı, gazetemiz Yeni Şafak’tan bazı köşe yazarları ve eşim de vardı.  Gelen e-mailde Bahar Şenlikleri’nden söz edildiğini görünce tamamını okumadan önce e-mailin şenliğe katılan gazetemizin köşe yazarları ve eşimle ilgili olduğunu sandım. Meğer Gaziantep Üniversitesi’nden bazı öğrenciler gazetemizde şenliklerle ilgili çıkan bir yazıdan dolayı sitemlerini iletiyorlardı. Özet olarak, “ne yani, Bahar Şenliği’ne söyleşi, panel ve konserler için gelen bütün yazarlar, şairler, sanatçılar biz öğrenciler için değil de gazetenizde çıkan makalede adı geçen akademisyen için mi gelmişlerdi” diyorlardı.

Elbette değil.  Bence yazar, makalesinde o akademisyenin ne kadar sevildiğine dair samimi duygularını okuyucularla paylaşmak istemiştir ve bunda bir art niyet aranmamalıdır. Ancak, gelen tepkilerden sonra söz konusu yazıyı tekrar okudum ve sanırım yazar arkadaşımız fazla dalgın olmuş “karşı mahalle”de, çünkü edebiyatla sadece okur olarak ilgisi olan bir beyefendiyi de  “şair”lerden saymış o yazısında, hem de şeniliklere katılan şairleri sayarken en başta saymış bu beyefendiyi. Şair olarak tanıtılan beyefendi son zamanlarda şiir yazmaya başlamış ve Bahar Şenlikleri’ne bu sıfatla katılmış da bizim mi haberimiz yok.

Üniversite öğrencileri adına e- maille iletilen sitemi saymazsak “Gaziantep Üniversitesi Bahar Şenlikleri”nin farklı çevrelerden çok güzel, çok olumlu tepkiler aldığını biliyorum. Şenliklere, Gaziantep’e komşu illerden de katılanlar olmuş. Şenliklerden internet paylaşım sitelerinde yapılan tanıtımlar sayesinde haberdar olmuşlar ve keşke bizim üniversitede de böyle geniş kapsamlı şenlikler yapılsa, diyen çok sayıda insan olmuş. Gaziantep Üniversitesi Bahar Şenlikleri’ndeki bazı söyleşileri eşim ve bir arkadaşım sayesinde telefondan dinledim. Yine aynı hafta yerel bir kanalda şenlikleri ve üniversitenin durumunu konu alan bir programı da televizyondan izledim.  Şenlikler yapılalı bir ay oldu ve ben bu konu hakkında ancak şimdi yazabiliyorum.

Hem gazetemizde çıkan yazı ile ilgili sitemde bulunanlar, hem de keşke bizim üniversitede de böyle kapsamlı bir şenlik yapılabilseydi diyenler için Gaziantep Üniversitesi Bahar Şenlikleri’ni çok önceden yazacaktım, gündem bu kadar yoğun olmasaydı. Ancak hepimizin bildiği gibi son bir ayda canımızı acıtan ve sıkan çok olay oldu. Bunca zamandan sonra yazmamın artık anlamsız olacağını düşünüyordum ki Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un geçen hafta gazetemizin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde dağıtılan bir ekinde yayınlanan röportajını okudum.

Önce şaşkınlıkla okudum. Çünkü sanırım Türkiye’nin şimdiye kadar dinlediği tüm rektörlerin o bilinen söylemlerine hiç benzemiyordu Sayın Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un söyledikleri. Sonra hayranlıkla okudum. Çünkü Türkiye’nin sosyolojik yapısından kültürel zenginliğine; eğitim sistemindeki sorunlarından sanat ve edebiyat dünyasındaki güzelliklerine kadar her konuda ideal bir rektörden beklenenin de ötesinde büyük, ciddi bir birikimin varlığı hemen fark ediliyordu satır aralarında…

81 ilde de artık  üniversite var. Bu üniversitelerin fakülte sayıları  ve türleri neye göre belirleniyor, toplumun ihtiyaçlarına göre mi, yoksa başka unsurlar mı etken sorusuna cevabının bir kısmını birlikte okuyalım: “Bunların Türkiye çapında bir planlamaya tabi olarak yapıldığını söylersek bu yanlış olur çünkü üniversite mezunu işsizler ordusu vardır, buradaki temel yanlıştır. Bakın Avrupa’da bunun misalleri var. Mesela Almanya’da öğrenciler ilköğretimden sonra % 70 oranında mesleki okullara yönlendirilir. Hâlbuki bizim ülkemizde bu oran liseye gitmektedir, biz de bunu Avrupa gibi yaparsak önce mesleki okullara sonra yüksek okullara yönlendirirsek öğrencilerimizi, ilerde Türkiye’nin ara eleman ihtiyacı karşılanacak. 2 yıllık veya 4 yıllık okul bitiren çocuklar çıkıyor, ben her şeyi yaparım, diyor. Hayır, ben her şeyi yaparım diyen hiçbir şey yapamaz o yüzden bir işi iyi yaparım diyen gençler iş bulma imkânına daha çok sahiptirler. Çocuklarımızın bu mantık ile eğitilip yetiştirilmesi lazım.”  Röportajda, Sayın Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun, üniversitenin sosyal ve kültürel fonksiyonuna bakışını da anlatmış, bunu da özetleyerek aktarmak istiyorum: “Üniversite kültür, sanat, düşünce, estetik, fikir her alanda kendisinin yetişmesini sağlayacak bir iklim örgütüdür. Çünkü hayat tek boyutu ile var değildir hayat tüm boyutu ile vardır. O yüzden gençlerin iletişimden tutun estetiğe kadar bu alanda kendilerini yetiştirmeleri beklenir ama bunun için bir vasat, bir iklim, bir ortam olmalı  bu da üniversitedir.” Evet, şüphesiz üniversite eğitiminin hayatımızda önemli bir rolü var ve Türkiye, üniversiteler değiştikçe değişecek. Bu açıdan, olması gereken üniversiteyi, Sayın Rektör, en can alıcı noktalarıyla öyle güzel anlatmış ki, röportaj örnek bir bilim adamının net bir fotoğrafı adeta, özgür ve güvenli üniversite’den söz eden, her alanda birikimli, farklı her sese kulak veren, aydınlık bir Türkiye gönüllüsünün fotoğrafı. Keşke bizim üniversitelerimizde de böyle kapsamlı bahar şenlikleri olsa diyenlere ek olarak ben de diyorum ki keşke bütün üniversitelerimizin rektörleri böyle olsa…

21 Haziran 2010 Pazartesi / Yeni Şafak
Share

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir